-
1 miras almak
v. inherit -
2 miras
а насле́дствоmiras almak — получа́ть в насле́дство, насле́довать
miras hukuku — насле́дственное пра́во
-
3 miras olarak almak
v. inherit -
4 miras olarak almak
to inherit, to come into sth -
5 erven
miras almak [-ır] v -
6 унаследовать
miras almak* * *врзmiras (olarak) almak; geçmekнера́венство, унасле́дованное от капитали́зма — kapitalizmin mirası olan eşitsizlik
трудолю́бие он унасле́довал от отца́ — çalışkanlık ona babasından geçmiş
унасле́дованные им сво́йства — tevarüs ettiği vasıflar
пробле́мы, унасле́дованные от про́шлого — geçmişten miras kalan sorunlar
э́ти стра́ны унасле́довали ту же культу́ру — bu ülkeler aynı uyarlığın mirasçısıdır
-
7 inherit
v. miras olarak almak, kalıtımla kazanmak, miras almak, mirasa konmak* * *miras al* * *[in'herit]1) (to receive (property etc belonging to someone who has died): He inherited the house from his father; She inherited four thousand dollars from her father.) miras olarak almak2) (to have (qualities) the same as one's parents etc: She inherits her quick temper from her mother.) kalıtım yoluyla geçmek• -
8 მემკვიგრეობით მიღემა
f.miras kalmak, miras almak -
9 tevârüs
arapça توارث miras alma. tevârüs etmek miras almak. -
10 inherit
miras olarak almak, mirasla almak, tevarüs etmek, varis olmak -
11 come into
miras olarak almak; baslamak -
12 tail
adj. arka————————n. kuyruk, kıç, uç, peşine takılan kimse, şartlı tasarruf (miras), sınırlı sahiplik (miras)————————v. kuyruk takmak, kuyrul yapmak, peşine takılmak, gütmek, sapını ayıklamak, azalmak, izlemek, kuyruğu ile tutmak* * *1. kuyruk 2. peşine takıl (v.) 3. kuyruk (n.)* * *[teil] 1. noun1) (the part of an animal, bird or fish that sticks out behind the rest of its body: The dog wagged its tail; A fish swims by moving its tail.) kuyruk2) (anything which has a similar function or position: the tail of an aeroplane/comet.) kuyruk2. verb(to follow closely: The detectives tailed the thief to the station.) takibe almak- - tailed- tails 3. interjection(a call showing that a person has chosen that side of the coin when tossing a coin to make a decision etc.) yazı- tail-end- tail-light
- tail wind
- tail off -
13 переходить
несов.; сов. - перейти́1) врз geçmek; aşmakпереходи́ть через мост — köprüyü geçmek
переходи́ть у́лицу — (caddeyi / sokağı) karşıdan karşıya geçmek
перейти́ в пя́тый класс — beşinci sınıfa geçmek
переходи́ть по насле́дству — miras yoluyla geçmek / intikal etmek
перейти́ к друго́й те́ме — başka konuya geçmek
перейти́ в ата́ку — hücuma geçmek
власть перешла́ к трудя́щимся — iktidar emekçilerin eline geçti
переходи́ть из рук в ру́ки — elden ele geçmek / dolaşmak, el değiştirmek
им не дало́сь перейти́ го́ру — dağı aşamadılar
здесь ре́ку вброд не перейдёшь — burada nehir geçit vermiyor
ого́нь перешёл на сосе́днее строе́ние — ateş bitişik yapıya yayıldı / sirayet etti
перейти́ на но́вую кварти́ру — yeni daireye geçmek
перейти́ на сто́рону проти́вника — düşman yanına geçmek, düşmana kaçmak
2) (во что-л. иное) dönüşmek, dönmek; halini almakдождь перешёл в ли́вень — yağmur sağanağa çevirdi
дру́жба перешла́ в любо́вь — dostluk aşka dönüştü
доро́га постепе́нно переходи́ла в тропу́ — yol gittikçe daralarak patika halini alıyordu
-
14 erben
erben v/t <h> miras (olarak) almak
См. также в других словарях:
tevârüs — (A.) [ ثراﻮﺕ ] miras alma. ♦ tevârüs etmek miras almak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
ölüm — is. 1) Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat Çenesinde babamın ölüm günü gördüğüm asabi buruşmalar var. Y. Z. Ortaç 2) Ölme biçimi Yanarak ölümü, feciydi … Çağatay Osmanlı Sözlük